
Yurtdışında şirket kurmak, küresel pazarlara açılmanın, dövizle gelir elde etmenin ve vergi avantajlarından faydalanmanın en stratejik yollarından biri. Bu süreç, ilk bakışta karmaşık görünse de aslında doğru ülkeyi seçmek, yasal prosedürleri adım adım tamamlamak ve finansal altyapıyı sağlam kurmak gibi temel adımlardan oluşuyor. Üstelik artık pek çok ülkede tüm bu süreci tamamen uzaktan yönetmek mümkün.
Yurtdışında bir şirket kurma fikri, her girişimcinin aklını kurcalayan, heyecan verici bir macera. Küresel ekonomide bir oyuncu olmak, markanızı uluslararası arenaya taşımak ve yepyeni müşteri kitlelerine ulaşmak… Bunlar, bu kararın arkasındaki en güçlü motivasyonlardan sadece birkaçı.
Fakat bu yola çıkmadan önce durup bir an düşünmek ve “Neden?” sorusuna dürüst bir cevap vermek gerekiyor. Amacınız yalnızca vergi yükünü hafifletmek mi? Yoksa asıl hedefiniz Avrupa Birliği pazarına doğrudan erişim sağlamak mı? Belki de e-ticaret operasyonlarınızı lojistik açıdan daha avantajlı bir merkezden yönetmek istiyorsunuzdur.

Net bir strateji olmadan atılan her adım, sizi gereksiz maliyetlere ve içinden çıkılmaz bürokratik engellere sürükleyebilir. Başarılı bir başlangıç için en doğrusu, işin en başında kendinize doğru soruları sormak. Bu sorular, yol haritanızı çizecek ve karar verme sürecinizi çok daha kolay hale getirecek.
İşte başlangıçta odaklanmanız gereken birkaç kilit nokta:
Unutmayın, yurtdışında şirket kurmak sadece yasal bir prosedürü tamamlamak değildir. Bu, işinizi ve vizyonunuzu küresel bir ölçeğe taşıyan temel bir iş kararıdır. Stratejik planlama ise bu sürecin en kritik halkasıdır.
Örneğin, ABD pazarını hedefleyen bir SaaS (Hizmet Olarak Yazılım) girişimcisiyseniz, Delaware veya Wyoming gibi eyaletlerin sunduğu esnek yasal yapıları ve yatırımcı dostu ortamı değerlendirmeniz mantıklı olur. Öte yandan, Avrupa’ya fiziksel ürün satmak isteyen bir e-ticaret şirketi için Hollanda’nın lojistik altyapısı ya da İngiltere’nin küresel ticaret bağlantıları çok daha cazip gelebilir.
Bu karmaşık görünen süreci daha yönetilebilir kılmak için somut adımlarla ilerlemek en sağlıklısı. İlk aşamada sağlam bir pazar araştırması yapmak ve gerçekçi bir finansal projeksiyon oluşturmak, atacağınız en sağlam adımlar olacaktır.
Hedeflediğiniz 3-4 ülkeyi belirleyip bu ülkelerin kurumlar vergisi oranlarını, yıllık maliyetlerini ve yasal gerekliliklerini karşılaştıran basit bir tablo hazırlayarak işe başlayabilirsiniz.
Bu ön hazırlık, hangi ülkenin iş modelinize ve bütçenize en uygun olduğunu net bir şekilde görmenizi sağlayacak ve sizi en doğru yola yönlendirecektir. Bu rehber de tam olarak bu amaçla hazırlandı: yurtdışında şirket kurmak gibi büyük bir adımı basitleştirerek, bilinçli ve stratejik bir başlangıç yapmanıza yardımcı olmak.
Yurtdışında şirket kurmak maceranızın belki de en kritik virajı, hangi ülkeye demir atacağınıza karar vermek. Bu seçim, basit bir vergi oranı karşılaştırmasından çok daha fazlası. Asıl mesele, sizin iş modelinizin o ülkenin sunduğu ekosistemle ne kadar örtüştüğü.
Girişimciler bu kararı alırken genellikle ilk olarak vergi avantajlarına odaklansa da, bu aslında buzdağının sadece görünen kısmı. Hedef pazarınızın büyüklüğü, ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarı, bankacılık sisteminin ne kadar esnek olduğu ve yasal altyapının işinizi ne ölçüde desteklediği gibi konular, başarınız için çok daha belirleyici olabilir.

İşe şu basit soruyla başlayın: Müşterilerim nerede? Eğer ana pazarınız Avrupa Birliği ise, Hollanda veya Almanya gibi lojistik açıdan kilit noktalarda bir şirket kurmak, hem teslimat sürelerinizi hem de maliyetlerinizi ciddi anlamda iyileştirecektir.
Örneğin, Almanya’da bir GmbH kurarak “Made in Germany” etiketinin getirdiği prestijden faydalanabilir ve tüm AB pazarına güvenilir bir giriş yapabilirsiniz. Ama eğer global bir yazılım (SaaS) satıyorsanız ve hedefinizde Kuzey Amerika varsa, o zaman ABD’de, mesela Delaware’de bir şirket açmak çok daha mantıklı olur. Yatırımcılara erişimden ödeme altyapılarına kadar her şey sizin için daha kolay hale gelir.
Bu karar sadece müşteriye yakınlıkla ilgili değil; tedarik zincirinizden operasyonel verimliliğinize kadar her şeyi doğrudan etkiler.
Her ülkenin kendine özgü bir bürokrasisi ve yasal yapısı var. Kimisi girişimcilere kırmızı halı sererken, kimisi daha katı ve karmaşık süreçler sunabiliyor.
Doğru ülkeyi seçmek, bir maratona doğru ayakkabılarla başlamak gibidir. En hızlı koşucu bile olsanız, yanlış ayakkabı seçimi sizi yarı yolda bırakabilir. Bu yüzden iş modelinizin ihtiyaçlarına en uygun yasal ve operasyonel zemini sunan ülkeyi bulmak hayati önem taşır.
Türk yatırımcıların yurtdışında şirket kurma eğilimleri de bu dinamiklere göre sürekli değişiyor. PwC Türkiye’nin yaptığı bir araştırma, 2015-2024 döneminde tercihlerin nasıl evrildiğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Önceki yıllarda Hollanda ve Azerbaycan popülerken, son dönemde Hollanda liderliğini sürdürse de ABD’nin %24’ün üzerinde bir payla ikinci sıraya tırmandığını görüyoruz. İngiltere ve BAE gibi ülkelerin de ilk beşte yer alması, Türk girişimcilerin artık geleneksel pazarların dışına çıkarak global fırsatları daha cesurca kovaladığını gösteriyor. Merak edenler için bu detaylı araştırmayı inceleyebilirsiniz.

Karar verme sürecinizi biraz daha somutlaştırmak adına, girişimciler için popüler olan ülkeleri bazı temel kriterlere göre karşılaştıran aşağıdaki tabloya bir göz atabilirsiniz. Bu tablo, farklı ülkelerin sunduğu avantajları ve dikkat etmeniz gereken noktaları tek bir yerde görmenizi sağlayacak.
| Ülke | Ortalama Kurumlar Vergisi Oranı | Kurulum Süresi ve Kolaylığı | Yıllık Yönetim Maliyetleri | Öne Çıkan Avantajı |
|---|---|---|---|---|
| Estonya | Dağıtılmayan kâra %0 | Çok Kolay (1-3 gün, online) | Düşük | Tamamen dijital yönetim ve e-Vatandaşlık imkanı. |
| İngiltere | %19 – %25 (kâra göre değişir) | Çok Kolay (1-2 gün) | Düşük-Orta | Global finans merkezi olması ve yüksek prestij. |
| Hollanda | %19 – %25.8 | Orta (1-2 hafta) | Orta-Yüksek | Avrupa’nın lojistik merkezi ve güçlü ticaret ağı. |
| ABD (Delaware) | Federal + Eyalet vergileri | Kolay (birkaç gün) | Orta | Yatırımcı dostu esnek yasal yapı ve global pazar erişimi. |
| Dubai (Serbest Bölge) | %0 (belirli limitler dahilinde) | Orta (1-3 hafta) | Yüksek | Vergisiz ortam ve stratejik coğrafi konum. |
Bu tablo, ilk adımı atarken size yol göstermesi için harika bir başlangıç noktası. Yine de son kararınızı vermeden önce, seçtiğiniz ülkedeki yerel bir mali müşavir veya hukuk danışmanından profesyonel destek almayı ihmal etmeyin. Bu, ileride karşınıza çıkabilecek sürprizleri ve riskleri en aza indirmenin en garantili yolu.
Doğru ülkeyi seçmek, maratonun sadece ilk kilometresi. Asıl zorlu parkur, yasal ve bürokratik süreçleri hatasız bir şekilde tamamlamaktan geçiyor. Yurtdışında şirket kurmak isteyen birçok girişimcinin gözünü korkutan bu aşama, aslında doğru adımlarla ve profesyonel bir yaklaşımla sandığınızdan çok daha kolay yönetilebilir.
Her ülkenin kendine has bir oyun kitabı vardır ve bu kitabın kurallarını baştan bilmek, sizi gereksiz zaman ve para kaybından kurtarır. Sürecin ilk adımı ise iş modelinize en uygun yasal yapıyı, yani şirket türünü seçmek.
Seçeceğiniz şirket türü, hem yasal sorumluluklarınızı hem de vergi yükümlülüklerinizi doğrudan etkiler. En bilinen yapılar arasında LLC (Limited Liability Company), Limited (LTD) ve Corporation (Corp) olsa da, her ülkenin kendine özgü varyasyonları olduğunu unutmamak gerek.
Örneğin, bir e-ticaret girişimi için İngiltere’de bir LTD kurmak hızlı ve düşük maliyetliyken, birden fazla ortaktan yatırım almayı hedefleyen bir teknoloji startup’ı için Delaware’de bir C-Corp kurmak çok daha stratejik bir hamle olabilir. Burada önemli olan, uzun vadeli hedeflerinize en uygun yapıyı seçmek.
Her ülkenin kendine özgü, genellikle web sitelerinde açıkça belirtilmeyen kuralları olabilir. İşte bu detaylar, sürecin en kritik parçalarıdır.
Bir ülkenin vergi oranının düşük olması, o ülkenin sizin için en doğru seçenek olduğu anlamına gelmez. Yerel direktör zorunluluğu, fiziki ofis şartı veya yıllık beyanların karmaşıklığı gibi “gizli maliyetler” bütçenizi ve operasyonel planınızı tamamen değiştirebilir.
Mesela, bazı Körfez ülkeleri yerel bir kefil (sponsor) şartı koşarken, İsviçre gibi ülkeler yönetim kurulunda en az bir yerel vatandaşın bulunmasını zorunlu tutabilir. Bu tür gereklilikler, kurulum maliyetlerinizi ve idari yükünüzü doğrudan artırır. Bu yüzden, bir danışmanlık firmasıyla çalışmak genellikle bir maliyet değil, bu tür beklenmedik engellerden kaçınmanızı sağlayan bir yatırımdır.

Şirket türünüze ve ülkeye karar verdikten sonra sıra, bürokrasinin kalbi olan belge hazırlama ve kayıt sürecine geliyor. Bu aşama, müthiş bir titizlik ve dikkat gerektirir. Pasaportunuzun noter onaylı çevirisi, adresinizi kanıtlayan bir fatura (proof of address) ve detaylı bir iş planı, genellikle standart olarak istenen belgeler arasında. Tüm bu evrakları eksiksiz hazırlamak, sürecin pürüzsüz ilerlemesi için hayati önem taşıyor. Bu noktada, şirket kuruluşu için gerekli belgeler hakkında önceden bilgi edinmek size epey zaman kazandıracaktır.
Süreç genellikle şu adımları içerir:
Elbette bu adımların her biri, ülkeden ülkeye farklılık gösterebilir. Örneğin, Estonya’da tüm süreci dijital olarak yürütebilirken, Almanya’da noter huzurunda ıslak imza atmanız gerekebilir.
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti de yurtdışındaki Türk yatırımlarını yakından takip ediyor. T.C. Ticaret Bakanlığı’nın 3.305 yatırım üzerinde yaptığı detaylı bir anket, Türk şirketlerinin hangi ülkelerde ve hangi sektörlerde yoğunlaştığını analiz ederek dış yatırım politikalarına yön veriyor. Bu çalışma, sermaye yapılarından yatırım hedeflerine kadar geniş bir perspektif sunarak stratejik kararların temelini oluşturuyor. Bu kapsamlı analizin sonuçlarını inceleyerek hangi ülkelerin Türk yatırımcılar için popüler olduğunu görebilirsiniz.
Şirketinizi kurduktan sonra işiniz bitmiyor; aslında yeni başlıyor. Faaliyet gösterdiğiniz ülkenin ve uluslararası düzenlemelerin kurallarına uymak zorundasınız. Özellikle Avrupa’da iş yapıyorsanız, GDPR (Genel Veri Koruma Yönetmeliği) gibi veri koruma yasalarına harfiyen uymanız şart. Müşteri verilerini nasıl topladığınız, sakladığınız ve işlediğiniz konusunda çok dikkatli olmalısınız; aksi takdirde ciddi cezalarla karşılaşabilirsiniz.
Ayrıca, Türkiye ile şirketinizin bulunduğu ülke arasındaki Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları‘nı da mutlaka incelemelisiniz. Bu anlaşmalar, aynı gelir üzerinden iki farklı ülkede vergi ödemenizi engeller ve finansal planlamanızın temelini oluşturur. Bu yasal ve bürokratik labirentte kaybolmamak için, sürecin en başından itibaren yerel bir mali müşavir ve hukuk danışmanıyla çalışmak, atacağınız en akıllıca adımdır.
Şirketinizi ticaret siciline kaydettirmek, yurtdışında şirket kurmak maceranızın sadece başlangıç düdüğüdür. Tebrikler, artık yasal bir kimliğiniz var. Peki, şimdi ne olacak? Asıl maraton şimdi başlıyor. Çünkü başarının sırrı, bu yasal çatının içini sağlam bir finansal ve operasyonel altyapıyla doldurmaktan geçiyor.
Bu altyapıyı şirketinizin kan dolaşımı gibi düşünebilirsiniz. Ne kadar sağlıklı olursa, şirketiniz o kadar hızlı ve güçlü büyür. Bu süreç, dünyanın dört bir yanından ödeme almaktan tutun da yerel vergi beyannamelerini zamanında vermeye kadar bir dizi hayati adımı barındırır. Başarılı bir operasyon, bu adımların her birinin birbiriyle tıkır tıkır işlemesine bağlıdır.

İşe nereden başlamalı? Elbette şirketiniz için doğru banka hesabını açarak. Bu, sandığınızdan çok daha stratejik bir karar. Sadece bir hesap numarası alıp geçmeyin. Uluslararası para transfer (SWIFT) ücretleri ne kadar? Döviz kuru makas aralıkları nasıl? Online bankacılık özellikleri işinizi kolaylaştırıyor mu? Bunların hepsi masada olmalı.
Geleneksel bankaların kapısını çalarken, Wise, Revolut veya Payoneer gibi dijital bankacılık çözümlerini de mutlaka radarınıza alın. Bu platformlar genellikle daha insaflı transfer ücretleri ve daha iyi döviz kurları sunarak operasyonel maliyetlerinizi gözle görülür şekilde aşağı çekebilir.
Sıradaki kritik halka ise ödeme altyapınız. Özellikle e-ticaret veya SaaS gibi dijital bir iş modeliniz varsa, Stripe ve PayPal gibi küresel ödeme ağ geçitleriyle entegre olmak adeta bir zorunluluk. Bu sistemler sayesinde dünyanın farklı köşelerindeki müşterilerinizden kredi kartıyla güvenli bir şekilde ödeme alabilirsiniz. Entegrasyon sırasında şu detaylara dikkat edin:
Sakın unutmayın: Her ülkenin vergi sistemi ve muhasebe kuralları kendine özgüdür. Türkiye’deki alışkanlıklarınızla o ülkede iş yapmaya çalışmak, size pahalıya patlayabilecek hatalar zinciri başlatabilir. İşte bu yüzden, şirketinizin bulunduğu ülkede tecrübeli, işini bilen yerel bir muhasebeci veya mali müşavirle çalışmak bir lüks değil, mecburiyettir.
İyi bir mali müşavir, sadece sizin için beyanname dolduran kişi değildir. O, aynı zamanda size yerel teşvikleri fısıldayan, vergi optimizasyonu için fırsatlar sunan ve yasal yükümlülükler labirentinde yolunuzu bulmanızı sağlayan stratejik bir iş ortağıdır.
Bu seçimi yaparken sadece fiyata takılıp kalmayın. Adaylarınıza daha önce sizin sektörünüzde veya sizin gibi yabancı yatırımcılarla çalışıp çalışmadıklarını sorun. Referanslarını istemekten asla çekinmeyin. Bu profesyonel destek, sizi olası cezalardan koruyacak ve geceleri rahat uyumanızı sağlayacak en önemli yatırımlardan biridir.
Her şirketin yasal bir adrese ihtiyacı var, bu kesin. Peki bu adres illa ki fiziksel bir ofis mi olmalı, yoksa sanal bir ofis işinizi görür mü? Bu karar, hem bütçenizi hem de operasyonel esnekliğinizi doğrudan etkileyecek.
İyi haber şu ki, birçok ülke artık yasal adres olarak sanal ofisleri kabul ediyor. Bu, başlangıç maliyetlerinizi minimuma indirmek ve elinizdeki kaynakları işinizi büyütmeye yönlendirmek için harika bir fırsat. Hatta D-U-N-S numarası nedir ve nasıl alınır gibi uluslararası tanınırlık için gereken adımları atarken, güvenilir bir iş adresine sahip olmak işinizi epey kolaylaştırabilir.
Kısacası, finansal ve operasyonel altyapıyı kurmak, detaylı bir planlama ve doğru iş ortaklarını seçme sanatıdır. Banka hesabınızdan muhasebecinize, ödeme sisteminizden ofis seçiminize kadar attığınız her adım, şirketinizin küresel arenadaki kaderini şekillendirecek. Bu temelleri ne kadar sağlam atarsanız, üzerine o kadar büyük bir imparatorluk inşa edebilirsiniz.
Elbette, istenen bölümü insan tarafından yazılmış, doğal bir tona sahip olacak ve belirtilen örnek yazı stillerine uygun şekilde yeniden hazırladım:
Yurtdışında şirket kurma maceranızın belki de en stratejik durağına hoş geldiniz. Şirketiniz artık faal, peki oradan elde ettiğiniz geliri Türkiye’deki hayatınıza nasıl entegre edeceksiniz? Bu köprüyü doğru kurmak, ileride başınızı ağrıtabilecek karmaşık vergi bilmecelerini ve yasal pürüzleri en başından bertaraf etmenin anahtarıdır.
Bu aşamayı basit bir para transferi olarak görmek büyük bir yanılgı olur. Aksine, uluslararası vergi hukukunun inceliklerini anlamayı ve her adımı yasalara uygun atmayı gerektiren hassas bir süreçtir. Yoksa vergi avantajı yakalamak için çıktığınız bu yolda, kendinizi bir anda beklenmedik vergi yüklerinin altında bulabilirsiniz.
Uluslararası ticarete adım atan herkesin ilk öğrenmesi gereken kavramlardan biri Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları (ÇVÖA). Türkiye’nin birçok ülkeyle imzaladığı bu anlaşmalar, aynı kazanç için hem yurtdışında hem de Türkiye’de vergi ödemenizi engelleyen bir nevi güvence mekanizmasıdır.
Peki pratikte bu nasıl işliyor? Diyelim ki İngiltere’deki şirketinizden bir kâr payı (temettü) aldınız ve bunun için İngiltere’de belirli bir oranda vergi ödediniz. Bu geliri Türkiye’ye getirdiğinizde, ÇVÖA sayesinde İngiltere’de ödediğiniz o vergi, Türkiye’de ödemeniz gereken vergiden düşülür. Böylece aynı para için iki kez vergi ödememiş olursunuz. Ancak her ülkenin anlaşma detayı farklıdır, bu yüzden şirketinizin bulunduğu ülkeyle Türkiye arasındaki anlaşmayı bir mali müşavirle masaya yatırmanız şart.
Türk vergi sisteminde gözden kaçırmamanız gereken kritik bir detay daha var: Kontrol Edilen Yabancı Kurum (CFC) düzenlemesi. Bu kuralın temel amacı, vergi cenneti olarak bilinen ülkelerde kurulan ve aslında aktif bir ticari faaliyeti olmayan “tabela şirketleri” üzerinden vergi kaçırılmasının önüne geçmektir.
Peki bu sizi nasıl etkiler? Eğer yurtdışındaki şirketiniz;
şirketinizin kârı size dağıtılmamış olsa bile Türkiye’de sizin şahsi geliriniz sayılıp vergilendirilebilir. Bu yüzden, özellikle düşük vergili ülkelerde bir yapı kurarken bu kuralı aklınızın bir köşesinde tutmalı ve şirketinizin gerçekten aktif bir ticari operasyon yürüttüğünden emin olmalısınız.
Şirketiniz para kazanmaya başladı, harika! Şimdi bu kazancı Türkiye’deki kişisel hesabınıza nasıl aktaracaksınız? Bunun birkaç yasal yolu var ve her birinin vergisel sonuçları birbirinden farklı:
Unutmayın, yurtdışındaki şirketinizden Türkiye’deki hesabınıza gelen her kuruşun yasal bir açıklaması olmalı. “Şirket de benim, para da benim” mantığıyla yapılan kontrolsüz transferler, ileride can sıkıcı vergi incelemelerine ve cezalara kapı aralayabilir.
Türkiye’deki yabancı sermaye hareketleri de bu konuda ilginç bir perspektif sunuyor. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de kurulan yabancı sermayeli şirketlerin sayısı dönemsel olarak değişse de bu şirketlerin ezici çoğunluğu İstanbul’da toplanıyor. Özellikle İran ve Almanya’dan gelen yatırımlar öne çıkarken, sektör bazında toptan-perakende ticaret ve imalat sanayii başı çekiyor. Bu tablo, Türkiye’nin yabancı yatırımcılar için dinamik ve belirli alanlarda yoğunlaşmış bir pazar olduğunu gösteriyor. Türkiye’deki yabancı yatırım ortamının dinamiklerini daha detaylı inceleyebilirsiniz.
Bu finansal ve hukuki bağları en başından doğru kurgulamak, global operasyonlarınızın sürdürülebilirliği için hayati önem taşır. Özellikle başlangıçta şirket adresi gibi konularda esnek ve maliyeti düşük çözümler arıyorsanız, sanal ofis ile şirket kurmak rehberimize göz atarak operasyonel yüklerinizi nasıl hafifletebileceğinizi öğrenebilirsiniz. Her adımı bir vergi danışmanıyla planlamak, hem uluslararası arenada güvenle büyümenizi sağlar hem de Türkiye’deki yasal sorumluluklarınızı eksiksiz yerine getirmenize yardımcı olur.
Yurt dışında şirket kurma fikri aklınıza düştüğünde, beraberinde bir sürü soru da getirir. Bu gayet doğal. Sürecin her adımında, “Acaba doğru mu yapıyorum?” diye düşünmeniz normal. Biz de bu yola çıkanların en çok takıldığı, en çok merak ettiği konuları bir araya getirdik.
Amacımız, bu yolculukta karşınıza çıkabilecek soru işaretlerini net ve pratik cevaplarla aydınlatmak. Özellikle uzaktan yönetim, maliyetler ve Türkiye ile olan finansal bağlar gibi konuların ne kadar kafa karıştırıcı olabildiğini tecrübelerimizden biliyoruz. Gelin, en temel sorulara birlikte bakalım.
Kesinlikle evet. Günümüzde birçok ülke, girişimcilere fiziksel olarak orada bulunma zorunluluğu olmadan şirket kurma imkânı sunuyor. Bu, özellikle dijital girişimciler ve lokasyondan bağımsız çalışanlar için büyük bir kolaylık.
Estonya’nın meşhur e-Vatandaşlık programı, Amerika’daki Delaware ve Wyoming gibi eyaletler, İngiltere veya Hollanda… Bu ülkelerde tüm kuruluş işlemlerini online olarak ya da yetkilendirilmiş aracı kurumlar vasıtasıyla tamamlayabilirsiniz. Genellikle pasaportunuzun bir kopyası ve adresinizi doğrulayan bir belgeyi dijital olarak göndermeniz yeterli oluyor. Bu sayede hem seyahat masraflarından hem de zamandan büyük tasarruf ediyorsunuz.
Bu sorunun “şu kadar” diye net bir cevabı yok, çünkü maliyetler seçeceğiniz ülkeye, şirket türüne ve alacağınız danışmanlık hizmetinin kapsamına göre taban tabana zıt olabilir.
Örneğin, İngiltere’de bir LTD (Limited) şirketi sadece birkaç yüz sterline kurabilirken, Dubai’de bir serbest bölge şirketi için on binlerce doları gözden çıkarmanız gerekebilir. Genel olarak maliyetler şu kalemlerden oluşur:
Tavsiyemiz şu: Net bir bütçe çıkarmak için en az 2-3 farklı danışmanlık firmasından detaylı teklif alın. Teklifleri incelerken “Bu fiyata tam olarak neler dahil?” ve “Sonradan ne gibi ek masraflar çıkabilir?” diye sormaktan çekinmeyin.
Elbette, yurt dışındaki şirketinizden Türkiye’deki bir müşterinize hizmet veya ürün faturası kesmenizin önünde hiçbir yasal engel yok. Bu zaten uluslararası ticaretin en doğal akışı.
Fakat burada çok kritik bir detay var: stopaj. Türkiye’deki müşteriniz, size ödeme yaparken bu tutar üzerinden devlete bir vergi kesintisi (stopaj) yapmak zorunda kalabilir. Bu kesintinin oranı, iki ülke arasında imzalanmış olan Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması’na ve faturanızdaki hizmetin türüne göre değişir. Bu yüzden, bu tür bir işleme başlamadan önce mutlaka bir mali müşavirle konuşup vergi yükünüzü nasıl en aza indirebileceğinizi öğrenmelisiniz.
Bu, tüm sürecin en hassas ve en dikkatli yönetilmesi gereken noktalarından biri. Şirketin parası ile şahsi paranız arasındaki çizgiyi doğru çizmek ve her adımı yasal çerçevede atmak zorundasınız. Şirket kasasındaki parayı şahsi hesabınıza aktarmanın birkaç yasal yolu var ve her birinin vergisel sonucu farklıdır.
En bilinen ve yasal olarak kabul gören yöntemler şunlar:
Unutmayın, seçeceğiniz her yöntemin hem şirketinizi kurduğunuz ülkede hem de Türkiye’de farklı vergi sonuçları olacaktır. Sizin için en avantajlı ve yasal olarak en doğru yolu bulmak için her iki ülkenin mevzuatına da hakim bir vergi uzmanından destek almanız hayati önem taşır.
Workon olarak, yurt dışında şirket kurma hayalinizi gerçeğe dönüştürürken ihtiyacınız olan prestijli yasal adresi, sunduğumuz sanal ofis çözümleriyle sağlıyoruz. İşletmenizin başlangıç maliyetlerini düşürürken profesyonel imajınızı güçlendirecek esnek ve ekonomik ofis seçenekleri için https://www.workon.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.
Herhangi bir sorunuz varsa, bizimle iletişime geçebilirsiniz.




ya da
Formu doldurun, işinizi birlikte büyütelim!